Ana içeriğe atla

Kurtuluş Savaşında Bir Libyalı



Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı sırasında çekilmiş bu fotoğrafı bir çoklarımızın dikkatini çekmiştir. Elbette fotoğrafta dikkati çeken beyaz örtüler içindeki, beyaz sakallı kişidir.

Genel kanaat itibariyle, Atatürk ile yanındaki şahsı pek de bir araya getiremeyiz.

Resimdeki şahsı açıklayalım: Libyalı Şeyh Ahmet Sünusi.

Kurtuluş savaşının en kritik dönemlerinde Atatürk'ün yanında ne işi vardır?

Libyalı Şeyh Ahmet Sünusi, başta Kuzey Afrika olmak üzere Müslümanlık aleminde çok tanınmış bir kişidir. O nun tanınmasının sırrı sadece kişiliğinden kaynaklanmaz. Sunusî tarikatının kanaat önderidir.

Tarikat, Muhammed bin Ali es-Senusî tarafından kurulmuştur. Genel anlamda, Müslümanların Hz. Muhammed dönemindeki İslamî hayata dönmelerini öngörmektedir.

Muhammed Senusi, insanların ruhlarını söndürerek bireysellikten uzaklaşan bir yapı yerine, Müslümanların daha fazla eğitim alarak, daha çok çalışarak sosyalleşeceği, kendi deyimi ile "İslam’ın özüne yönelik" bir yaşam tarzını benimsemelerini amaçlayan bir yol benimsemiştir. 

 Bugün bize intikal eden eserlerinden “Es-Selsebilu’l-muayyen fi’t-turukı’l-erbain”de yaklaşık 40 tarikatın yapısı değerlendirilmekte ve neş’e de farklılığın, aynı hedefe yürürken seçilen farklı yoların güzelliğini ve “aynılığını”  ifade etmektedir.

Gerek Muhammed Senusî gerekse sonraki dini önderler; dini, ilahili, hareketli ve rakslı törenlerde değil, bir mümini bir sufiden çok daha iyi bir Müslüman yapacak özellik ve faziletlerde aramaktaydılar.

Seyyid Muhammed, bir diğer eserinde ise: Müslümanların beş vakit namaz, ellerin kaldırılması, ayakta durulması, Kur’an sureleri gibi konularla ilgili, on sorun üzerinde durmuştur. Bu sorunlar karşısında kendi izlediği tutumun en gerçekçi tutum olduğunu savunarak bunları kendi halkına aktarmaya çalışmıştır.

İnsancıl fikirleri ve daha da önemlisi amelleri çok kısa sürede yayılan, inançta sadeliğe ve hurafelerden uzak bir hayat tarzına önem veren   Senusîler, kısa sürede çok sayıda taraftar bulacaktır.

Bu tarikat şeyhi ve doğal olarak üyelerinin tamamı, sömürü amaçlı ülkelerine saldıran;  Fransızlara sonra da İtalyanlara karşı koydular ancak onların katliamlarına muhatap kaldılar. 

Bundan daha önemlisi, bizim bu makaleyi yazmamıza sebep olacak şekilde, Birinci Dünya Savaşı’nda Türkleri desteklediler.


İyi bir Müslüman olmanın yolu olarak Hz. Muhammed’in benliğine nüfuz edilmesiyle ulaşılabileceğini savunan Tarikat üyeleri, ibadetlerde kolaylıklar sağlıyordu. Namazların sadece farzını kılmak, günde sadece bir kere abdest alıp diğer vakitlerde teyemmümle yetinmek, Kuran ve ezan okunuşlarında müzik ve ahenge dikkat etmemek gibi adetleri vardı.
Tarikat hızla yayılıyor ve etkili olduğu bölgenin  sınırları Mısır, Trablus, Sudan, Tunus, Cezayir, Senegal ve Gambiya’ya kadar ulaşıyordu. Üye sayısı da 5 milyona ulaşmıştı.

Bu özelliklere sahip bir toplulukta doğan Seyyid Ahmed eş-şerif, 1873’de dünyaya geldi.

Tanışma Faslı

1911’de İtalya Trablusgarp’a (Libya’ya) saldırınca Mustafa Kemal,  Enver Paşa, Yakup Cemil, Kuşçubaşı Eşref, Ali Fethi (Okyar) gibi bazı gönüllüler, gizli yollarla Libya’ya giderek orada bölge halkını İtalyanlara karşı örgütleyerek “gerilla savaşı” vermişlerdir.

Mustafa Kemal, Gazete Muhabiri Şerif Bey hüviyeti ile Mısır’dan Trablusgarb’a geldiği zaman, O’nu sadece 900 çöl bedevisi ve Ahmet Sünusi, Mehmet Halif ve bir kaç yurtsever karşılamıştır. Mustafa Kemal, Sünusi Aşireti’nin Şeyhi Ahmet Sünusi ve Libya’nın milli kahramanı bağımsızlık savaşçısı Ömer Muhtar ile burada tanışmış ve aralarında köklü bir dostluk gelişmiştir.
1918 yılında Ahmet Sünusi, Bağımsızlık Savaşı’nın başladığı yıllarda Bursa’dadır. Şeyh Sünusi Mustafa Kemal’e inanmakta ve güvenmektedir. Sünusi için Mustafa Kemal, rüyasında gördüğü Hz. Peygamber’in, kendisine sol elini uzatırken, O’na sağ elini uzattığı kişidir.

Görev Dönemi
Şeyh Ahmet Sünusi, Sultan Mehmet Reşat’ın davetini kabul eder ve bir Alman denizaltısıyla gizlice İstanbul’a gelir. Tarih  1918’i göstermektedir. 

Enver Paşa, diğer Afrikalı şeyhlerle birlikte İstanbul’a gelen Şeyh Ahmet Sünusi’yi, Halife’nin “cihat fetvasını” İslam dünyasına duyurması ve İslam dünyasını Türklerin yanında olmaya çağırması amacıyla Arap-İslam ülkelerine göndermek istemiştir.

Ancak tahtta Vahdettin vardır ve Enver Paşadan hiç hoşlanmamakta, sözlerine mümkün olduğunca itibar etmemektedir. Bu nedenle Enver Paşa’nın Şeyh Ahmet Sünusi ile ilgili görüşüne karşı çıkar. 

Ayrıca iki nokta vardır ki Vahdettin için önem arz etmektedir. Ahmet Sünusi’nin İngiliz karşıtlığından rahatsızdır ve İttihatçıların bir oldu bitti ile kendisinin yerine Şeyh Ahmet Sünusi’yi Halife yapacaklarından kuşkulanmaktadır. 

Bu süreçte Kurtuluş Savaşı başlar ve Sunusi, Bekir Sami Bey aracılığıyla Atatürk’e haber göndererek "Milli Harekete" katılmak istediğini bildirir.


Atatürk, Ahmet Sünusi’ye bir mektup yazar ve onu Ankara’ya davet eder:

“Şeyh Sünusi Hazretlerinin milli mücahadelere yardım hususunda gösterdikleri hissiyata şükran arz eyleriz. Hilafet makamının fiilen işgali karşısında Şeyh Hazretlerinin duydukları infial hissinin İslam alemine tebliği pek ziyade lazım ve faydalı olacaktır. Bu konuda icab eden görüşünüzü ayrıca arz ederiz. Şeyh Hazretlerinin Ankara’da bulunmalarını arz ederiz…”

Şeyh Ankara’da

Şeyh Ahmet Sünusi 15 Kasım 1920’de Ankara’ya gelir ve Mecliste bir konuşma yapar. Özetle şöyle demektedir. 
“İslamiyetin yok olmasının muhakkak görüleceği bir halin meydana çıkması üzerine Müslümanların ümitleri kesildiği bir sırada Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, arkadaşlarıyla beraber din uğruna savaşmaya başladılar. Ve siz de beraber savaştınız, cihat ettiniz. Bu hizmet bütün İslam aleminin devamına, İslam aleminin kurtuluşuna ait mukaddes bir vazifedir”.

Atatürk, cevaben yaptığı konuşmada ise:
“Sünusi teşkilatı diğer teşkilatlar gibi sadece bir tarikat değildir; bu tarikat insanlığı İslamiyetin saadet yolunda yürütmeye yönelik esaslı bir teşkilattır. Bu gece huzurlarıyla müşerref olduğumuz zat, İslam aleminde büyük bir esasa dayanan mukaddes bir teşkilatın başında bulunan yüce bir zattır. (…) Dolayısıyla bundan sonra kendilerinin İslam alemine yapacakları hizmetler, şimdiye kadar olan hizmetlerini taçlandıracaktır. Ve bu sayede Türkiye devletinin, bütün İslam cihanının dayanak merkezi olan Türkiye devletinin de sağlamlaştırılmasına hizmet etmiş olacaklardır. Seyid Ahmet Şerif Sünusi Hazretlerinin gelecekteki hizmetlerine şimdiden gerek şahsım ve gerek TBMM namına teşekkür arz eylerim.”
 
Atatürk, Şeyh Ahmet Sünusi’den şu hususlarda yardım talep etmiştir.

1. İslam dünyasındaki antiemperyalist hareketleri Ankara’nın etkisi altına almak.
2. Arap-İslam dünyasında, özellikle de Irak ve Suriye’de Hilafet propagandası yaparak bölgedeki Müslüman Arapları İngiltere ve Fransa’ya karşı harekete geçirmek.
3. Türkiye içinde, özellikle Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Doğu ve Güneydoğu’da, Milli harekete katılımı arttırmak ve ayrılıkçı Kürtçü propagandasına, karşı propagandayla yanıt vermek.

Şeyh Ahmet Sünusi, harekete geçerken, İ
stanbul’daki Amerikan elçisi, 26 Ocak 1922 tarihli raporunda, Şeyh Ahmet Sünusi’nin, muhtemel bir Kürt ayaklanmasını önlemek için Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgeye gönderildiğini bildirmektedir. 

Antep’te yayılan, “Şeyh Sünusi Hazretlerinin geçtiği toprağı düşman istila etmezmiş” vb. söylentilerin, bu önemli kanaat önderinin kişiler üzerindeki etkisi hakkında fikir vermektedir.

Şeyh Ahmet Sünusi'nin gördüğü bir rüya halk arasında çok yayılmıştır. "Ahmet Sünusi rüyasında Hz. Muhammed’i görür. Hz. Muhammed, Ahmet Sünusi’nin elini sol eliyle sıkınca, Ahmet Sünusi, Hz. Muhammed’e, “Ey Allah’ın Resulü, neden sağ elini uzatmadın?” diye sorar. Hz. Muhammed, bu soruya “Sağ elimi Anadolu’da Mustafa Kemal’e uzattım” diye cevap verir."

Şeyh Ahmet Sünusi, Ankara, Konya, Sivas, Elazığ üzerinden, Urfa ve Diyarbakır’a, sonra Mardin’e, oradan da Musul’a kadar gitmiştir.

Şeyh Ahmet Sünusi’nin Anadolu’daki çalışmaları İngiliz istihbaratının dikkatini çekmiştir. İngiliz istihbaratı, Sünusi’nin adım adım Anadolu’yu gezdiğini belirterek, onun etkisinin Irak, Suriye ve Hicaz’a kadar yayılmasından endişelendiğini Londra’ya rapor etmiştir.

Ahmet Sünusi, Mardin’de bir camide yaptığı konuşmada Sultan Vahdettin’le Atatürk’ün tam bir ittifak içinde olduklarını belirterek,“Atatürk’ün, Halife-Sultanın sözünü dinlemediğini” şeklindeki “zararlı propagandayı” etkisiz hale getirmeye çalışmış kısaca Atatürk, düşmanını düşmanın silahıyla vurmuştur…



Şimdi o fotoğrafta yer alan Şeyh Ahmet Sünusi'nin, bir başka ifade ile Anadolu’nun her yöresinde Kurtuluş Savaşı’nın başarısı için elinden geleni yapan bir Libyalı'nın, en azından benim açımdan, anlamı çok daha farklı olacaktır.





Kaynaklar:
1)Özen, Figen - İLK KURŞUN
2) Tufan Turan, Esin Tüylü Turan, Libya’nın Tarihi Gelişimi Çerçevesinde Senusilik, Türk Senusi ve Türkiye Libya İlişkileri,  Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Cilt: 4 Sayı: 19,  Güz 2011
3) Meydan Sinan, 27 Ağustos 2011,  http://www.ilk-kursun.com/haber/80242
4) YÜCESOY, Hayrettin (1985). Senusîlik, Sûfi Bir İhya Hareketi, İstanbul.
5) USTAOĞLU, Seyyid Osman (2002). Geçmişten Günümüze Tarikatlar ve Silsileleri, c: 3, Ankara.  
6) WHERRY, E. M., S.M. Zwemer, C.G. Mylrea (2008), Islam and missions : being papers read at the Second MissionaryConference on behalf of the Mohammedan World at Lucknow, January 23-28, 1911, Londra ve Edinburgh.
7) ZIDAEH, Nicola A. (2006). Tasavvuf ve Siyaset Hareketi Senusîlik, çev: Kadir Özköse, İstanbul.
8) KARASAPAN, Celal Tevfik (1960), Libya Trablusgarp, Bingazi ve Fizan, Ankara.
9) KOLOĞLU, Orhan (1981). Mustafa Kemal'in Yanında iki Libya'lı Lider -Süleyman Barûnî ve Seyyid Ahmed eş-Şerif, Ankara.
10) BOA, HR. TO, Dosya No: 546, Gömlek No: 68.
11) BOA, MV, Dosya No: 243, Gömlek No: 55
12) BOA,  ML. NF. MRF, Dosya No: 442, Gömlek No: 22.  
13) ZIDAEH, Nicola A. (2006). Tasavvuf ve Siyaset Hareketi Senusîlik, çev: Kadir Özköse, İstanbul .
14) “Embassy is seized as King Idris visits Greece”, The Times, 04 Eylül 1969.
15) “Forming A Libyan Army”, The Times, 19 Ağustos 1952.

Yorumlar

  1. murat bey araştırmalarınız için çok teşekkürler,güzel bir konuyu işlemişsiniz.düşüncenize,gözlerinize ve elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Fotoğraftaki şahıs merhum ahmed senusi değil onun yardımcısı ve akrabası seyyid muhammed zuvaydir.. Bu fotoğraf haricinde aynı gün çekilen başka bir fotoğrafta ahmed senusi de var..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kudüs Hz. Ömer Camii

Her yıl olduğu gibi 634 yılının Noel gecesi Hristiyan dünyasında kutlanıyor ve ibadet ediliyordu. Ancak Kudüs Patriği Sophronius'un vaazı her zamankinden daha farklıydı. Vaazda Ecnadeyn bölgesinde yapılan savaş sonucunda oluşan Müslüman fütuhatı uzun uzun anlatılıyor, Filistin'in güneyinin Müslümanlar tarafından fethedilmesi ile Hristiyan cemaat üzerinde oluşabilecek tehlikelere dikkat çekiyordu. Gerçekten de kısa bir süre sonra kuşatma ile karşı karşıya kalan Kudüs, kan dökülmeden teslim olur ve Halife Hz. Ömer Kudüs'e girer. Kudüs’e gelmesinde etkin olan İlya (Kudüs) halkının, diğer Şam şehirleri ile yapılan antlaşmalar gibi cizye ile haraç ödemek ve diğer şehirlerin halkına verilenlerin aynısı karşılığında ondan “eman” vermesini ve sulh yapılması dilemeleriydi. Ayrıca antlaşmanın bizzat Hz. Ömer b. Hattab tarafindan imzalanmasını istiyorlardı. [1] Hz. Ömer, kendisini karşılayan Patrik Sophronius'a Tapınak Tepesine yani yıkık olan Süleyman Mabedine gitmek is

Sikkelerin Sırrı

  Murat GÜLGÖR, Mayıs 2012 Arapça “tevellu” kelimesinden türeyen "Mevlevî” tarikatına ait ritüeller hiç dikkatinizi çekti mi bilmem ama benim dikkatimi çeken bir çok şekil uygulaması var.  Ne yazık ki bunların büyük çoğunluğuna bir anlam verememekteyim. Elbette bu durum araştırmamı engellemiyor. Bu şekli şartlardan birisi de, dervişlerin bir kısmının sikkelerini kaşlarını örtecek kadar aşağı indirmelerine karşın, kalan kısmının sikkesini hafif yana ve arkaya takmaları ile ilgili. Acaba, bir anlamı var mı? Yoksa dönerken başlarından düşecek gibi mi oluyor? Elbette “sikkede neymiş?” diyenler olacak. Sikke kaynağı itibariyle, “damga”, “alâmet”, “kaide”, “namus” “kanun” ve “güç” anlamında kullanılmakta. Korkarım aklınıza ilk "madeni para" gelmiştir. Sikkenin bir anlamı da Mevlevi dervişlerin kullandığı, keçeden yapılmış silindirik külahtır. [1] Aslında çok da şaşırtıcı değil. Biri dünyevi gücü ifade ederken diğeri manevi gücü simgelemekte.

Rind ve Zahid

Ey püser nîstî zi-hestî bih Büt-perestî zi-hod-perestî bih ( 1 ) XVI. yüzyılda yaşamış olan Fuzûlî’yi bilmeyen var mıdır? Bugün, lise edebiyat derslerimizden kalma bilgi lerimizi yokladığımızda aklımızda kalan tortu nedir? Şair, Türk Edebiyatı’nın en büyüklerindendir ancak, edebi lehçesi açısından Azeri Edebiyatının en önemli unsurlarından biri olarak da sayılmaktadır. Dili, yazım tekniği ve benzeri etkileri onu Osmanlı Şiiri’nin önemli bir figürü konumuna da getirmiştir. Gelelim Osmanlı Edebiyatı’nın bir örneği olarak nitelendirebileceğimiz   “Divân Edebiyatı’nın” genel özelliklerine. Her türde olduğu gibi bu edebiyat türü de şekil ve içerik açısından kurallara bağlıdır. Şairler, özellikle şekle tam bağlı kalmışlar içerikte ise yarattıkları farklılıklarla üsluplarını ortaya koymuşlardır. Özellikle içerikte İslam kurallarına ters düştükleri zaman, dindar okuyucudan tepki görmüşlerdir. Bu tepki, başka bir ifadeyle çatışma, rint ve zahit kavramlarıyla karşımıza çık