Wolfgang Hoelscher-Obermaier, bizim için de yabancı bir isim değil. Şubat 2011 tarihinde, Almanya’nın Selanik Konsolosluğu’nun
kuruluşunun 125. yılı törenlerinde yaptığı konuşmada[2], 6 Mayıs 1876 tarihinin Osmanlı ile
ilişkilerde bir dönüm noktası olduğunu, Konsolos Abbott ile birlikte bir
Fransız Konsolosunun da Müslümanlar tarafından öldürüldüğünü, aslında bu
olayın, o dönem itibariyle kimsenin aklına getiremeyeceği, Fransız-Alman
uzlaşmasının bir örneği olduğunu ifade etmekteydi.
Neydi bu uzlaşı ve nasıl
sonuçlanmıştı. Bunu, uzlaşının sonucuna şahitlik eden Pierre Loti’den dinlemek
gerekir.
Gerçek adı ile Louis Marie Julien
Viaud Loti’nin Osmanlı coğrafyası ile tanışması, Gladiateur adlı gemi ile
Selanik limanına ulaşması ile başlar. Kaderin garip bir tecellisidir ki, o gün
gördüğü manzara altı Müslüman’ın idamıdır.
Gördüklerinden o kadar çok etkilenir
ki, ünlü eseri Aziyade'nin ilk satırlarında yer bulur.
“Güzel bir Mayıs günü, güzel bir
güneş, bulutsuz bir gökyüzü!.. Limanı ziyaret eden savaş gemilerinin filikaları
kıyıya yanaştıkları sırada cellatlar rıhtım üzerinde işlerinin artık sonuna
varmış bulunuyorlardı. Altı asılmış insan halkın gözleri önünde son korkunç
çırpınışlarıyla kıvranıyorlardı… Pencereler, damlar seyircilerle dolu idi. Yakındaki bir balkon üzerinde, büyük Türk
memurları bu manzaraya gülümseyerek bakıyorlardı.
İdam işi için gerekli malzemeler
hususunda sultanın hükümeti az masraf etmişti. Gerçekten darağaçları o kadar
kısa idi ki; asılan insanların çıplak ayakları adeta toprağa temas ediyordu.
Tırnakları kum üzerinde gıcırdamakta idi.
İdam işi son bulunca, askerler
çekildiler ve asılanlar gün batıncaya kadar halkın bakışları karşısında sergide
kaldılar.
Doğu bunalımının başlangıcında
Avrupa’da gürültüye sebep olan konsolosların katline karşı bir nevi tarziye
olmak üzere, bu toptan idamları Fransız ve Alman Hükümetleri istemişlerdi.
Bütün Avrupa Devletleri, Selanik
Limanı’na muhteşem kruvazörler yollamış bulunuyorlardı. İngiltere kendisini ilk
temsil ettirenler meyanında idi ve bu sûretle Majestelerinin korvetlerinden
biriyle de ben gelmiştim.”[3]
İdamların gerekçesi neydi? Loti,
pek de bununla ilgili değildi. O, insanın birbirine yaptığı mezalimi,
Selanik’in güzel siluetinin yansımasında anlatmaya gayret ediyordu.
Tarihte "Kız Vakası" ya
da "Selanik Vakası" olarak adlandırılan olay, Avrethisarlı bir Bulgar
kızın İslâmiyet'i inceleyerek Müslüman olmak istemesi veya bazı kaynaklardaki
ifadeyle; Kasabanın tahsilat memuru Emin Efendiye (bazı kaynaklarda ise bu
kişinin subay olduğu söylenir) duyduğu aşk sebebiyle Müslüman olması ile başlar.
‘Kızın, Müslüman kadınlar gibi
giyinip, trenle Selanik istasyonuna kadar gelmesiyle olaylar tırmanır. Durumu
haber alan bazı Hıristiyanlar Selanik'teki Amerikan Konsolosluğu'na telgraf
çeker. Çoğunluğu Bulgar ve Rum’lardan oluşmuş 100-150 kişilik bir grup, kızı
hükümete götürecek olan üç zaptiyenin elinden zorla alarak, yaşmağını ve
feracesini yırtarlar. Bunların elinden kurtulmak isteyen kız, Müslümanlardan yardım
istemek için bağırır. Bu sırada yardıma koşanlardan birkaç Müslüman dövülür.
Kız, Rus kökenli Amerikan Konsolosunun arabasıyla Konsolosluğa götürülür. Bu
olay üzerine galeyana gelen yaklaşık beş bin kişilik Müslüman grup da kızın
geri verilmesi için Selanik'teki Selim Paşa Camisinde toplanır. Kendilerini
sakinleştirmeye gelen Selanik Valisi Baytar Mehmet Refet Paşa'yı ve
yanındakileri medreseye kilitleyerek Amerikan Konsolosluğu'nu basarlar. Onları
yatıştırmak için olaya müdahale eden Fransız Konsolosu Moulin ve Alman
Konsolosu Abbott'u linç ederler. Artık olaylar iyice çığırından çıkmıştır. Halk
nihayet, İngiliz Konsolosu'nun devreye girip kızı Selanik'teki Osmanlı
makamlarına teslim etmesiyle yatışmış görünür.’
[4]
Selanik vakası sonucunda, Avrupa
basınında büyük bir fırtına kopar. Yaşananlar Müslüman-Hıristiyan çatışması
olarak gösterilir.
Bu olay, başta Ruslar olmak üzere
bazılarının beklediği fırsatı doğurmuştur. Aslında Rus Devleti, 1871 yılında
Sadrazam Ali Paşa’nın ölümü ile yerine geçen ve Rusya yanlısı olması sebebiyle
Nedimof olarak isimlendirilen Mahmut Nedim Paşa’dan memnun görünüyordu. Dönemin
İstanbul Rus Büyükelçisi olan İgnatiev, Osmanlı’ya önemli bir yakınlık
sergiliyormuş gibi davranıyor ancak, gizliden gizliye Panslavizm
hareketlenmelerinde örgütleyici bir rol oynuyordu. Hatta, etrafında topladığı yaklaşık
150 kişilik Hırvat koruma gücü halk arasında büyük tepki görüyor ve Osmanlı’nın
otorite kaybının işareti olarak yorumlanıyordu.[5]
Selanik vakası sonucunda Avrupa
basınının yarattığı haçlı havasından istifade eden ve başını İgnatiev’in çektiği
bir grup yabancı devlet temsilcisi İstanbul'da bir karar alır. Eğer suçlular
bulunmazsa karaya asker çıkarma tehdidi ile Selanik limanına savaş gemilerini
gönderecekleri konusunda bir ültimatom verirler. Artık bu olay uluslar arası
bir soruna dönüşmüştür.
Sultan Abdülaziz, halkın tepkisini görmekte ve Osmanlı adına bir tedbir alınmaması halinde çok daha büyük sorunlar yaşanacağını hissetmektedir. Mümkün olduğunca doğru ve adilane bir karar vererek öncelikle Balkanlara birkaç tabur asker sevk ederek otoritenin kendisi olduğunu gösterir. Aynı zamanda, olayda suçlu olan kimselerin de yabancılara teslim edilmeyip, Osmanlı mahkemelerinde yargılanmasını emrederek adaletli bir yaklaşımla olayın sonuçlandırılacağını göstermeye gayret etmiştir.
Öncelikle olaylara müdahalede
yetersiz kaldığı düşünülen Selanik Valisi görevden alınır ve konsolosları
öldüren altı kişi yargılanarak idama mahkûm edilir. Ancak, olayların çıkmasına
sebep olan, askerleri ve Müslüman halkı tartaklayanlar hakkında herhangi bir
işlem yapılmaması, halk nezdinde bir eksiklik olarak değerlendirilir.
İşte; Loti’nin şahitlik ettiği idam
merasiminin başlangıcı da bu şekildedir. ‘Halkın bu olaylarla yabancı askerlere
ve yönetime karşı daha da düşmanca bir tavır içine girdiğini, Loti adeta
halktan biriymiş gibi ifade eder.’[6]
Bu idam edilen kişilerden
birisinin Mustafa Kemal’in dayısı, yani Zübeyde Hanım’ın kardeşi olması da
olayı bugün açısından da ilginç hale getirmektedir.[7]
Selanik veya Kız vakası olarak
adlandırılan bu olayın sonuçları çok daha büyük ve acı verici olacaktır. Tüm
yaşananlar İstanbul’da duyulduktan sonra, 11 Mayıs günü Enderun talebeleri
ayaklanarak gerek Sadrazamın gerekse Şeyhülislam’ın istifasını isterler.
Olaylar kontrol edilemez hale gelir ve 30 Mayıs 1876 tarihinde Abdülaziz
tahttan indirilir. Abdülaziz, 4 Haziran 1876 tarihinde kaldığı Feriye Köşkünde bilekleri
kesilmiş halde bulunur. İntihar ettiği yönündeki iddialar halk arasında itibar
görmez ve otopsi girişimlerinin engellendiğine yönelik ifadeler, durumu daha da
şüpheli hale getirir.
Kulaktan kulağa yayılan haberlere
göre, Abdülaziz Amcası III.Selim’den yadigar palasını bir an olsun yanından
ayırmıyordu. Güreşçi yapısı ile pek de baş edilmesi mümkün görülmeyen
Abdülaziz’den bu palayı, annesi Pertevniyal Sultan almıştı. Halk şu soruyu soruyordu: Devamlı gözetim
altında olan, elinde hiçbir şey bulunmayan bir kişi nasıl olurda iki bileğini
de kesebilir? Yine söylentilere göre, Abdülaziz Han, V.Murat’ın validesi
Şevk-Efza Sultan tarafından işe alınan üç bahçıvan ve onlara yardım eden üç
görevliden müteşekkil altı hain tarafından öldürülmüştü. Ancak birçok kişi,
onun ölümünün asıl sorumlusu olarak Hüseyin Avni Paşa’yı sorumlu tutuyordu.[8]
Bu olaydan yaklaşık 12 gün sonra tarihi değiştirecek bir başka olay daha yaşanacaktır.
Abdülaziz’in Neşerek Hanım (Kadınefendi) ile evlenmesi sebebiyle kayınbiraderi olan ve aynı
zamanda Abdülaziz’in oğlu Prens İzzettin’e yaverlik de yapmış olan Kafkas Piyade yüzbaşısı Çerkes Hasan, kabine toplantıda bulunduğu Midhat Paşa’nın konağını basar ve başta Hüseyin Avni Paşa ve Hariciye Nazırı Mehmed Raşid Paşa olmak üzere çeşitli Devlet görevlilerini öldürür. [9]
Belki de bu durumdan en çok etkilenen Sultan V.Murad olur. Hali hazırda psikolojik sorunlar yaşayan Sultan, bu olaylardan çok etkilenir ve 31 Ağustos 1876 ‘da tahttan indirilir ve yerine II.Abdülhamid geçer.
Başlangıcından itibaren, 3 ay
içinde, 2 Padişahın saltanatı kaybetmesine, birinin şüpheli bir şekilde
ölmesine Nazırlarında bulunduğu devlet yetkililerinin öldürülmesine sebep olan
bu Kız Vakası, hazırlanış şekliyle olduğu gibi sonuçlarıyla da tartışılmaya
devam edecek gibi görünmektedir.
[1] Stelyo Berberakis, Almanlar’a Yunan Dayağı, Sabah -
16.11.2012, http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2012/11/16/almanlara-yunan-dayagi
[2] Wolfgang Hoelscher-Obermaier 125
Jahre deutsches Berufskonsulat in Thessaloniki – Die Anfänge Thessaloniki,
07.02.2011
[3]
Pierre Loti, Aziyade, Sebil Yayınevi, İstanbul- 1995
[4]
Doç.Dr. Galip BALDIRAN, Pierre
Loti'nin Aziyade'sinde Osmanlı Başkentine Tarihsel Bir Bakış, Hacettepe
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi Cilt: 17 Sayı: 1
[5]
Mustafa Özsarı, Mehmet Emin Yurdakul (Şiir Anlayışı ve Şiirlerinde Milli
Değerler) Balıkesir, 1996
[6]
Doç.Dr. Galip BALDIRAN, Pierre Loti'nin Aziyade'sinde Osmanlı Başkentine
Tarihsel Bir Bakış, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi Cilt: 17
Sayı: 1
[7]
18 Mayıs 2009,
http://www.haber7.com/siyaset/haber/404024-ataturkun-dayisini-da-asmislar
[8]
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Ankara-1983
[9]
Bernard Lewis, Modern Türkiyenin Doğuşu, TTK Basımevi, Ankara-1970
Yorumlar
Yorum Gönder